“Sevdiğini sînesine sarmayan
Ne yaşamış, ne yaşıyor, ne yaşar...” Neşet Ertaş ● Bazı şeylerin eksildiğini hissederiz her köşe başında. Yaşadığımızı zannederiz bir ikindi üstü oturduğumuz taş duvarlarda. Gölgesindeyizdir misafirliğin fakat uzun sürmeyecek. Bu dünya kadar uzun sürmeyecek. Nihayetinde herkes gelip geçecek ve sonra insan yine kendiyle kalacak. Ellerimiz hüzünlerimizi toplayıp yüzümüze sürecek. Serin bir yastığa baş koyunca şafağa ancak gecenin yolunu izleyerek ulaşılabileceğiz... —'Evvel refîk ba'del-tarîk' demiş eskiler. Yani önce yoldaş, sonra yol. Nereye gittiğinden çok, kiminle gittiğin; nereye gittiğinden çok neye gittiğin önemlidir çünkü. Yoldaşın varsa, yol yorsa da güzeldir.
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olamam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
Susup bekleyerek yaşlanıyordu
Şeylerin uğultusu arasında
İçi ağırlaştıkça rüzgara çıkıyor
Siliyordu kendini durma
Ağrıya ağrıya nara dönüştüğünde
Açtılar içinden sözler çıktı
Kem sözler, kırıcı davranışların izleri
Aldanma gölgesi, ondurmayan bağışlama
“gitmeliyim” çıktı, “dönmemek üzre bir daha”
-Gülten Akın
Yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya
Günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
Kalıp sana baktım
Kalıp sana bakmak oldu dünya
Baharatları tek tek
Zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
Dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
Dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
-Seyyidhan Kömürcü
Günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
Kalıp sana baktım
Kalıp sana bakmak oldu dünya
Baharatları tek tek
Zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
Dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
Dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
-Seyyidhan Kömürcü
Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara
Ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.
Seni korumak için karşı durdum tüm bunlara.
Dünyayı senden geçirerek sevdim.
Geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme.
Günlerdir yoksun.
Öfkeni bile özledim.
Nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum.
...
Alnından öptüğüm yerde ülkemsin
Ağzından öptüğüm yerde kadınım diyeceğim.
Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım.
-Şükrü Erbaş
Ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi.
Seni korumak için karşı durdum tüm bunlara.
Dünyayı senden geçirerek sevdim.
Geri çekilmem yakışmazdı seni sevmeme.
Günlerdir yoksun.
Öfkeni bile özledim.
Nasıl bir uzaklıktan geleceksin bilemiyorum.
...
Alnından öptüğüm yerde ülkemsin
Ağzından öptüğüm yerde kadınım diyeceğim.
Bir gülüşünle çıkıp caddeleri dolduracağım.
-Şükrü Erbaş